Tanrıların meyvesi mangostan
Asya’ya özgü meyvelerden biri olan mangostan, “Tanrıların meyvesi” veya “meyvelerin kraliçesi” olarak da anılıyor. Onu bu denli değerli kılan ise yalnızca lezzeti değil, aynı zamanda çok farklı alanlarda kullanılabilmesi.
Mangostan (Garcinia mangostana L.) clusiaceae (guttiferae) familyasından, 6-25 metre boylarında, koyu kahverengi ya da neredeyse siyah pullu kabuklu, iç kabuğu sarı ve acı sütlü, dik gövdeli, yapraklarını dökmeyen, piramidal taçlı bir ağaç. Manggis, mangosteen, mangostane, mangostana, mangostino adlarıyla da anılıyor. Bitki cinsinin adı garcinia, tropikal tıbbın öncülerinden Portekizli Garcia de Orta’nın (1500-1568) adıyla ilişkili. Meyvenin, Malayca ya da Endonecedeki adını, mangustao olarak Avrupa’da ilk telaffuz eden de o.
Ağacın kısa saplı, hafif sivri uçlu, 9-25 cm uzunluk ve 4,5-10 cm genişlikteki karşılıklı dizilişli, uzunca yumurtamsı-dikdörtgenimsi ya da eliptik, kalın yaprakları, ilk çıktıklarında pembeyken, sonraları alt yüzleri donuk sarımsı yeşile, üst yüzleri parlak koyu yeşile dönüyor. Dal uçlarında ya da doğrudan dallarda, fazla göze batmayan, dişileri erkeklerinden biraz daha büyük, tek ya da ikisi yan yana, 4-5 cm çapında, etli, 4 taçyapraklı yeşilimsi beyaz ya da sarı-beyaz-yeşil yanları olan, kırmızı çiçekler açıyor.
Meyvelerin kraliçesi
Portakal büyüklüğündeki 50-150 gramlık küremsi meyvenin tepesinde (sapın çevresinde) şapkamsı 4-8 adet çıkıntı bulunuyor. Meyvenin neredeyse üçte ikisini kaplayan 4-6 cm kalınlıktaki odunsu sert kabuk başlangıçta açık yeşil, hatta beyazken; sonra koyu yeşile, olgunlaşmaya başlayınca pembeye, kırmızıya ve en sonunda patlıcan moruna dönüyor.
Kabuğun altındaki, mandalina dilimlerini ya da sarımsak dişlerini çağrıştıran 5-7 parçalı, 3-5 cm çaplı etli kısım, kar beyazı ya da krem rengi. Parçaların bazılarında çekirdek bulunurken, bazılarında bulunmuyor. Çokça tatlı-biraz ekşi, keskin lezzetli, yumuşak, sulu, ağızda eriyen, serinletici; şeftali, ahududu, ananas ya da çilek ve üzüm karışımı bir lezzette oluyor. Olgunlaşınca biraz yumuşayan kabuğu bıçakla soyularak dilim dilim; karpuz gibi başından kesilip kahve kaşığıyla içi oyularak ya da keskin bir bıçakla ortadan ikiye ayrılıp çatalla yeniyor. Mor meyve kabuğu soyulurken, elleri boyanmasına neden oluyor.
Mangostan Asya’nın en güzel meyvelerinden biri. “Tanrıların meyvesi” ya da “meyvelerin kraliçesi” diye anılıyor. Çok lezzetli olduğu için genelde taze yeniyor ancak konserve, dondurma, şerbet, şurup, reçel, sirke, likör yapılarak, meyve salatalarına eklenerek de tüketiliyor. Yeşil meyvelerin ekşi lezzetle ve tohumların kaynatılarak ya da kavrularak yendiği de oluyor. Filipinler’deki Jolo adalarında bulunan farklı bir çeşidin; meyvesi daha büyük, kabuğu olağandan kalın, lezzeti daha ekşimsi oluyor.
Antioksidan şampiyonu
Meyvenin bileşiminde -xanthone dahil- polifenoller, kateşinler, polisakkarit, tanen, reçine, karbonhidrat, glikoz ve fruktozlar, B1, B2, B3, B5, B6, B9, C vitaminleri, kalsiyum, fosfor, potasyum, demir, magnezyum, manganez, sodyum, çinko mineral ve oligo elementleri bulunuyor. ORAC (Oxygen Radical Absorbance Capacity) değerlerine göre dünyada antioksidan (serbest radikal süpürücü) etkisi en yüksek meyve mangostan. Bu açıdan kuru erik, nar, kuru üzüm, maviyemiş (Vaccinium myrtillus L.), böğürtlen, çilek, ahududu, erik, portakal, kivi, greyfurt meyvelerinin çok önünde yer alıyor.
Vücudun bağışıklık sistemini onarıp, güçlendiriyor. Bunun yanı sıra iltihap giderici, bakteri, mantar yok edici olarak biliniyor. Halk hekimliğinde ishal, dizanteri, mesane iltihabı, âdet düzensizlikleri ve egzama benzeri cilt sorunlarında kullanılıyor. Kronik çocuk ve yetişkin ishallerinde, bir gece suda bekletilen meyve kabuğu demlenerek içiliyor.
Hem sağlıkta hem sanayide
Çin’de, kurutulup toz haline getirilen meyve kabuğu dizanteri için karna uygulanıyor; egzama ve cilt rahatsızlıklarında merhem haline getirilerek ilgili yere sarılıyor. Ağaç kabuğu ishal, mesane iltihabı (sistit), belsoğukluğu rahatsızlıklarında kaynatılıp içiliyor, büzücü losyon olarak dışarıdan uygulanıyor. Filipinler’de yüksek ateş, pamukçuk, ishal, dizanteri ve idrar bozukluklarında yapraklar ve ağaç kabuğu birlikte kaynatılıp içiliyor. Malezya’da ise ağaç kabuğu özütü, amipli dizanteri için kullanılan ticari bir ilaç. Burada yapraklar, olgunlaşmamış muz ve biraz benzoin (asilbent) ile birlikte demlenip sünnet yarası üzerine konuyor. Kök kaynatılarak âdet düzenleyici olarak içiliyor.
Çin’de tanen, kateşin ve reçine içeren meyve kabuğuyla deriler tabaklanıyor; meyve kabuğundan siyah boya elde ediliyor. Tayland’da, ağacın odunu inşaat ve marangozluk işlerinde değerlendiriliyor. Gana’da halkın yüzde 17’sini teşkil eden Müslümanlar arasında ağacın dalları misvak olarak kullanılıyor.
Hindistan’da yılda iki kez hasat
Clusiaceae (guttiferae) familyası dünyada, çoğunluğu tropikal iklimde, 40’a yakın cins ve 1000 dolayında ağaç, ağaççık, sarmaşık ve otsu bitki türüyle; ülkemizde sadece hypericum (kantaron) cinsine ait 94 otsu bitki taksonuyla temsil buluyor. Burada anlatılan mangostanın gen merkezinin, tam bilinmese de, Güneydoğu Asya’daki Malezya ve Endonezya’ya ait Sunda ve Maluku (Baharat) takımadaları olabileceği kabul ediliyor. Buralardan Singapur, Tayland, Myanmar, Kamboçya, Güney Vietnam, Hindistan, Sri Lanka’ya yayıldı. Günümüzde Asya’nın ve hatta dünyanın bütün tropikal bölgelerinde; Filipinler, Hawaii, Avustralya, Zanzibar, Gana, Gabon, Liberya, Panama, Porto Riko, Jamaika, Dominik, Küba, Kolombiya’da yetiştiriliyor.
100 yaşına kadar meyve veriyor
Üretimi tohum ekilerek, çelikle ve daldırmayla yapılıyor. Zengin, nemli ve geçirgen toprakları seviyor. Ultra-tropikal bir meyve olarak dona karşı dirençsiz, eksi derecelerde pek yaşayamıyor; 37 derecenin üstüne de çıkamıyor. Ayrıca kuraklığa karşı da dayanıksız. Tohum, meyvenin içinde canlılığını 3-5 hafta sürdürebilirken, meyveden çıkınca 1-5 günde canlılığını yitiriyor. Tohumu 24 saat su içinde ıslatmak çimlenme oranını artırıyor ve çimlenmeyi hızlandırıyor.
Çimlenme 20-22 gün içinde görülüyor ve 43 gün içinde tamamlanıyor. Ağaç 6-12 yaşlarında meyve vermeye başlıyor. Başlangıçta 200-300 dolayında meyve veriyor. 30 yaşına kadar hasat artıyor ve 1000-2000 meyveye ulaşıyor. Hindistan’ın Chennai (Madras) bölgesinde 20-45 yaşlarındaki ağaçların 2-3 bin meyve verdiği görüldü. Sonraki yıllarda verim azalsa da ağaçlar 100 yaşına kadar meyve vermeye devam ediyor.
Raf ömrü kısa
Hasat Sri Lanka’nın alçak kesimlerinde mayıs-temmuz, yüksek kesimlerinde temmuz-ağustos ya da ağustos-eylül aylarında yapılıyor. Hindistan’da yılda iki kez ürün alınıyor; biri muson yağmurları döneminde (temmuz-ekim), diğeri nisan-haziran aylarında. Porto Riko’da güneş altındaki ağaçlar temmuz-ağustos; gölgedekiler kasım-aralık aylarında hasat ediliyor.
Yere düşürmeden dalından toplanan olgun meyvenin raf ömrü fazla uzun değil. 5. haftadan sonra çürümeye yüz tutuyor. Bu da onun uluslararası pazarlara sunumunu zorlaştırıyor. Yine de Kuzey Amerika ve Avrupa’nın büyük marketlerinde dönem dönem mangostan satın almak mümkün. Afiyet şeker olsun.
kaynak: tarlasera yazar Ramis DARA